“Yaşamak en iyi intikamdır”
Müslümanların kıblesi Kâbe’de gerçekleşen esrarengiz bir baskın… Baskından tam 30 yıl sonra Arap Baharı’yla çivisi çıkan Ortadoğu… Derin uykusundan uyanan gizli ve ölümcül bir protokol… Türkiye, İran, İsrail ve ABD arasında patlak veren akıl almaz bir istihbarat savaşı… Haritaları yeniden çizebilecek kudrette bir kaos…
Ve tüm bunların ortasında gözüpek bir kadın. MİT Karşı İstihbarat Masası Şefi Sibel Ulutürk, Türkiye’yi tarihinin en büyük tehdidinden kurtarmaya çalışırken zaaf kabul ettiği duygularının, aslında en güçlü silahı olduğunu keşfediyor…
Tarihi Değiştirenler Serisi’nin usta yazarı Ali Çimen, nefesleri kesen bir istihbarat romanı ile, aksiyon dolu bir espiyonaj macerasının yanında Ortadoğu’nun kadim tarihiyle örülü bir gerilim vaat ediyor.Yazarın yayımlanmış ilk romanı olma özelliğini taşıyan eser, Çimen'in yazım aşamasında romanda geçen İran, İsrail, ABD, Fas, Afganistan gibi ülkelere yaptığı seyahatlerdeki gözlemlerinin ve dış politika alanındaki gazetecilik birikiminin, derin bir hayal gücü eşliğinde gerçeklerle harmanlanmasıyla dikkat çekmiş ve yüksek bir satış grafiği yakalamıştı.
Romanın bir diğer dikkat çekici özelliğiyse Mısır'da Sisi'yi iktidara getiren darbeyi, Suudi Arabistan-İsrail yakınlaşmasını ve Türkiye'deki 15 Temmuz darbe girişimi gibi sıradışı olaylara dair öngörüler barındırması oldu.
İlk insan, ilk tohum, ilk şehir, ilk din, ilk savaş, ilk imparatorluk… Sümerler, Akadlar, Persler, Mısırlılar, Romalılar… Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar… Mekke, Medine, Kudüs, Şam, Bağdat, Kahire… Türkler, İranlılar, Araplar, İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Amerikalılar… Sünniler, Şiiler, Haşhaşiler, Maruniler, Batıniler, Hariciler, Yezidiler, Aleviler… Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail, Napolyon, Sultan Abdülhamid, Arabistanlı Lawrence, Gertrude Bell, Emir Faysal, Şerif Hüseyin, Atatürk, Churchill, Nasır, Arafat, Saddam, Mübarek… Peygamberler, azizler, köleler, krallar, imparatorlar, diktatörler, devrimciler, şeyhler, emirler, hainler ve kahramanlar… Petrol, halifelik, savaşlar, darbeler, isyanlar… Kısacası kutsala ve dünyaya dair ne varsa burada.
BURASI, ORTADOĞU... DOĞUMUN, ÖLÜMÜN, SİYASETİN, PETROLÜN, İHANETİN VE HATTA KIYAMETİN BEŞİĞİ... ORTADOĞU’YU HİÇ BÖYLE OKUMADINIZ…
Ortadoğu'nun köklü geçmişini, kültürel çeşitliliğini ve tarihsel dönüşümlerini okuyuculara aktarıyor. Antik çağlardan günümüze kadar uzanan geniş bir zaman dilimindeki önemli olayları içeren Kısa Ortadoğu Tarihi, bölgenin siyasi, sosyal, kültürel ve dini dinamiklerini ele alıyor. İslam'ın doğuşundan Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişine, modern ulus devletlerin oluşumundan günümüzdeki bölgesel dinamiklere kadar, Orta Doğu'nun tarihi boyunca yaşanan önemli gelişmeleri gözler önüne seriyor ve Orta Doğu'nun jeopolitik önemini ve dünya tarihindeki yerini anlamak isteyen okuyucular için kapsamlı bir kaynak oluşturuyor.
Yıl 1918. Tarihin en kanlı çarpışmalarına sahne olan Büyük Savaş nihayet bitmiştir. Kırk milyon insan ölmüş, ülkeler viran olmuş, haritalar değişmiştir. Galiplere tükenmişlikle karışık bir sevinç, mağluplaraysa korkuyla karışık bir keder hâkimdir. Ancak hem galiplerin bir kısmının hem de mağluplardan birinin paylaştığı ortak bir duygu daha vardır: Öfke!
İngiltere ve Fransa öfkelidir zira zafer için ağır bir fatura ödemişlerdir. Cezalandırmak, dahası canına okumak için ağır şartlar içeren Versay Barış Antlaşması’yla Almanya’nın boğazına yapışırlar. Yenilginin şokuyla zaten ağır bir öfke nöbeti geçiren Almanlar, kendilerini açlığa ve ondan da büyük bir zillete mahkûm eden bu antlaşmayla iyice deliye dönmüştür. “Onlar büyük tarihi geçmişi olan şanlı bir ulustur; nasıl olur da yenilirlerdi, nasıl olur da elleri kolları böylesine acımasızca budanırdı? Dünyayı işgale kalkmışken, nasıl olur da ülkeleri işgal edilirdi? Yenilgi bir yana, nasıl olur da sokak hayvanlarını yiyecek kadar açlığa mahkûm edilirlerdi?” Aynaya bakmaksızın suçlu ararlar: Kim, hangi hainler onları bu duruma düşürmüştür? Açlık, çaresizlik ve yenilginin travmasıyla at başı giden utanç, milyonların üzerine kâbus gibi çökmüş; Almanya, çölde vaha ararcasına, makus talihini değiştirecek bir kahraman arayışına çıkmıştır. Çok geçmeden adaylardan biri aradan sıyrılır. Adı Adolf’tur. Kişiliği otoriteyle biçimlenmiş, hayata dair hayalleri yarım kalmış, türlü kompleksin esiri olmuş ve savaşın getirdiği yenilgiyi hazmedememiş bir savaş gazisidir. “Şanlı tarih” ile karnını doyurmakta, “askerlik” ile nefes almakta, ağzı da iyi laf yapmaktadır. Adeta o günün Almanya’sı, onun şahsında ete kemiğe bürünmüştür…
“Düşün peşime, bizi bu duruma düşürenleri biliyorum, önce onların sonra da dünyanın canına okuyacağız; Büyük Almanya’yı kuracağız!” der Adolf. Ruhu, bedeni ve zihni yaralı bir ulusun, ruhu, bedeni ve zihni hastalıklı bir insanın liderliğinde dünyayı kasıp kavuracak utanç yürüyüşü, işte böyle başlar…
Avcılık ve toplayıcılıkla başlayan; Mezopotamya’dan Roma uygarlığına, Rönesans’tan Tanzimat’a, Haçlı Seferleri’nden İkinci Dünya Savaşı’na, Japonya’dan Amerika’ya uzanan 100 bin yıllık uzun bir yolculuğun kısa tarihi bu…
Tarih Öncesi’nden bugüne imparatorlukların yükselişi ve çöküşü, dünya siyasetine yön veren olaylar, kişiler, savaşlar ve fikirler...
Batı’nın ve Doğu’nun tarihteki dönüm noktaları ve birbirlerine etkileri… Osmanlı ve Türk tarihiyle bağlantılı hadiselerin öncesi ve sonrasına genel bir bakış...
Bu kitapla; ilk uygarlıkların doğuşuna ve insanoğlunun dünyaya yayılıp hükmetmesine şahitlik edeceksiniz. Tarihsel çağlar arasında seyahat edip Coğrafi Keşifler’le Yeni Dünya’yı keşfedecek ve kıtalar arasında dolaşacaksınız. Rönesans’la fikirlerin bir uçtan bir uca yayılışına tanık olacak, Sezar’dan Fatih Sultan Mehmed’e, dünya düzenini değiştiren imparatorlara eşlik edeceksiniz. Kadeş Antlaşması’ndan iki büyük dünya savaşına ve ardından Soğuk Savaş’a kadar uzanan süreçte savaşlar ve devrimlerle dünyanın sürekli değişen düzenine tanıklık edip önemli antlaşmalara imza atacaksınız.
Evet; yazının icadından günümüze kadar geçen bu uzun soluklu süreçte kıtalar ve yüzyıllar arasında sıçramalı bir yolculuk sizleri bekliyor!
Ali Çimen’in kaleminden dünyamızın kısa tarihi.
İnsan, var oldu. Efendi oldu, ama çoğunlukla da köle oldu.
Sınıf, bir bakıma kader de oldu. Halklar ilk günden itibaren baskı, sömürü ve adaletsizlik ile kavgalı oldu. 1789’da ayaklandı, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik!” dedi, kan döktü, can verdi, tiranları devirdi. Fransız Devrimi ile ümitlenir gibi olmuştu ki Sanayi Devrimi, eski düzeni yeniden kurdu; efendi yerine patron, köle yerine işçi geldi. Karl Marx diye biri çıktı. Kapitalizm bela, tarih dediğimiz sınıf mücadelesi dedi. Komünizm diye bir hayal kurdu. Sınıf değil kardeşlik, sömürü değil yoldaşlık olacaktı. Adeta bir dünya cenneti. Böyle bir dünya mümkün, “zincirlerinizden kurtulun!” dedi. Ve ekledi: “Kurtulun ve son bir devrim daha yapın!”
Rusya’da Lenin diye biri çıktı, “evet, mümkün!” dedi. Önce Çar’ı devirdi, sonra her şeyi. Rusya’yı yaptı Sovyetler Birliği. Olacaktı komünist bir dünya cenneti. Ancak bu, hayal edilenden çok farklı bir komünizmdi. Dikiş tutmadı, tutsun diye yaratıldı bir terör makinesi. Adı KGB idi… Daha iyi bir dünya adına yaktı, yıktı, ezdi geçti. Ezdikçe büyüdü, büyüdükçe daha çok ezdi. Devrimlerle darbelerle dünyanın yarısını ele geçirdi; herkesi izledi, herkesi dinledi; cennet idealinden yarattı bir korku devleti. Özgürlük adına özgürlükleri, insanlık adına insanları yok etti.
Bizzat kendisini besleyip büyütenleri bile…
Ve bir gün geldi, kendi elleriyle kurduğu cennet hayalini, cehenneme dönüşmüş bir kâbus olarak yine kendi elleriyle toprağa verdi.
Belki de bu, daha en başından itibaren yanlış yerde, yanlış zamanda yapılmış bir devrimin hikâyesiydi...
Gizli servisler, ajanlar, casuslar… Karşılaştığımızda zihnimizde kıvılcımlar çaktıran ve komplo çarklarını döndürmeye başlayan bu üç kavram edebiyat, sinema ve popüler kültürün yanı sıra tarihin de baş aktörü oldu. Persler tarafından “kralın gözleri ve kulakları” olarak adlandırılan ve iktidar için tehdit olabilecek olası tehlikelere karşı gözlerini dört açan görevlilerden bu yana istihbarat, yaşamın önemli bir parçasına dönüştü.
Çinli bilge Sun Tzu, MÖ 5. yüzyılda “Düşmanını bilen, kendini bilir.” diyerek istihbaratın fikir babalığına soyunmuş olsa da gizli bilgi toplama işi, 19. yüzyıla kadar amatörler tarafından ve acemice yürütüldü. Birinci Dünya Savaşı’nda saha kenarında ufak ufak ısınmaya başlayan istihbaratçılar, İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte tam kadro sahaya indi ve onu izleyen Soğuk Savaş’tan itibaren de şampiyonluk için kıyasıya bir mücadeleye giriştiler. 20. yüzyılda istihbarat savaşlarına damgasını vuran CIA, bitmek tükenmek bilmeyen bu mücadelenin en önemli aktörlerinden biri olmayı sürdürüyor.
Ali Çimen’in Başkanın Gözleri / CIA adını verdiği bu çalışmasıyla CIA’in önce hangi şartlarda ve niçin kurulduğunu görecek, kurucu aktörlerini tanıyacak ve emekleme aşamasına şahit olacaksınız. Akabinde Soğuk Savaş’la birlikte nasıl hızla serpildiğini izleyecek, kendisine “insan hakları ve demokrasiyi savunmak ve yaygınlaştırmak” gibi bir misyon biçen ABD adına Güney Amerika’dan Himalayalar’a, Ortadoğu’dan Uzak Doğu’ya yayılan bir coğrafyada şekillenen heyecan verici hikâyesini okuyacaksınız.
“Geçmişe baktığımızda erkek egemen bir seyrüseferin hüküm sürdüğünü görürüz. Dünya merkezli evren anlayışına başkaldıran, kılıç kuşanıp sefere çıkan, şehirleri alarak çağ açıp çağ kapatan, kıtaları keşfeden, atomu parçalayarak insanoğluna sınırsız enerjinin kapılarını açan, ilk kez dünyayı terk edip uzaya çıkan, devrimleri başlatan ya da yaptığı bir konuşmayla kitleleri peşine takanlar çoğunlukla erkekler olmuştur. Peki, bu, tarihin beyaz perdesinde hep erkeklerin başrol oynadığı anlamına mı gelir? Ne yani, kadınlara düşen, her zaman “en iyi yardımcı oyuncu” rolü oynamak mıdır? Tabii ki hayır. Yüzyılların üzerine oturduğu mayınlı tarih tarlasından sıyrılıp çıkan öyle kadınlar olmuştur ki, teşbihte hata olmaz, o çok “bilindik” erkekler, bu kadınların azametlerinin gölgesinde bile terlemeden edememiştir!”
Gazeteci yazar Ali Çimen “Tarihi Değiştirenler” dizisinin yeni kitabı Tarihi Değiştiren Kadınlar’a böyle başlıyor ve birçok ünlü kadını sayfalarında konuk ediyor. Roma İmparatorluğu’nu avucunun içine alan Cleopatra’dan Osmanlı İmparatorluğu’nu parmağında oynatan Kösem Sultan'a, atomların gizli dilini çözen Madam Curie’den ırkçılığa kafa tutan siyahi kadın eylemci Rosa Parks’a tarihi değiştiren kadınlar bu sayfalarda… Kitap, dünya tarihinin akışını değiştiren kadınları sıkıcı detaylardan uzak durarak anlatan çok iyi bir çalışma. Ali Çimen'in akıcı ve ilgi çekici üslubu metni bir kat daha okunur kılıyor. Genelde erkeklerin arkasında görülen, anlatılmayan kadınların dünya tarihine yaptıkları katkıları bu eserde bulacaksınız.
Tarihi Değiştirenler serisi, serinin belki de en ilginç kitaplarından biriyle devam ediyor: Tarihi Değiştiren Diktatörler. Popüler tarih yazınının en önemli kalemlerinden biri olan Ali Çimen, bu kez dünya tarihini değiştirmiş 15 diktatörü mercek altına alıyor. İnsanların ve insanlığın kaderiyle oynama hakkını kendilerinde bulan 15 diktatörün yaşamlarını kendi üslubu içinde değerlendiren Çimen’in kitabı, zengin bir görsel arşive sahip. Tarihte önemli rol oynamış bu karakterleri yakından tanırken, aslında dünya tarihine dair bir yeniden okuma yapmış olacaks; ilk çağlardan yirminci yüzyıla kadar uzanan, kah güldüren, kah kahreden ama sıklıkla da düşündüren bir tarih yolculuğu yapacaksınız.
Adolf Hitler'den Josef Stalin'e, Mao Zedong'dan Saddam Hüseyin'e kadar birçok önemli figürü kapsayan bu çalışma, liderlerin yükselişleri, ideolojileri ve uygulamaları üzerinden insanlığın karanlık ve çalkantılı dönemlerine ışık tutuyor. Her bir liderin hayatı, karizmatik liderlik yetenekleri, politik stratejileri ve iz bırakan kararları üzerinden incelenerek okuyuculara geniş bir bakış açısı sunuyor.
Bu kitap, diktatörlük kavramını anlamak, tarihi bağlamında değerlendirmek ve insanlığın geçmişteki bu güçlü figürlerin etkisi altındaki dönemleri anlamak isteyen herkes için bir başvuru kaynağı niteliği taşıyor.
Tarihi Değiştiren Diktatörler, insanlığın yönetim ve liderlik üzerine derinlemesine bir bakış sunarken, tarihin kritik dönemlerinde dünyayı şekillendiren güçlü isimlerin karmaşık portrelerini çiziyor.
MAGNA CARTA ile despot hükümdara “Dur!” diyen insanlık, RÖNESANS ile zihnin önündeki engelleri kaldırdı, kendini keşfetti. FRANSIZ DEVRİMİ ile monarşileri alaşağı edip “Ben de varım!” dedi. AYDINLANMA ile aklı keşfedip SANAYİ DEVRİMİ’nin kapısını açtı. 1917’de bu kez bu devrimin yarattığı sınıf sömürüsüne EKİM DEVRİMİ ile “Dur!” dedi. Bilim ve teknoloji ile kalkınıp zenginleşti; ancak iki dünya savaşı ve onların arasına sıkıştırdığı BÜYÜK EKONOMİK KRİZ’le kendini sıfırladı. Bu sıfırlanıştan doğan HİTLER gibi bir canavarı NORMANDİYA ÇIKARMASI ile yere serdi. Sadece onu sermekle kalmadı; suç ortağını pes ettirmek için kullandığı benzersiz bir silahla ATOM ÇAĞI’nı da başlattı. Tüm bunlara paralel gerçekleşen YAHUDİ SOYKIRIMI, alnına kara bir leke olarak kazındı, vicdanı öldü. Ölmeyen aklıyla SOĞUK SAVAŞ’ı başlatıp ortasında AVRUPA BİRLİĞİ’nin yükseldiği iki kutuplu yeni bir düzen kurdu. Soğuk Savaş’ı kazanmak için Dünya’yı tıka basa nükleer silahlarla doldururken UZAY YARIŞI ile kainatı keşfetti. Dünya’nın sınırlarını terk ederken BERLİN DUVARI ile aynı dili konuşanları birbirine hasret bıraktı. Gün geldi SOVYETLER BİRLİĞİ’nin çöküşüne şahitlik etti. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle hızlanan tarih başını döndürürken 11 EYLÜL SALDIRILARI ile sarsıldı; yeni ve belirsiz bir düzene adım attı. Ama ne olursa olsun Fransız Devrimi’nde yüksek sesle haykırdığı özgürlük, eşitlik ve kardeşliğe olan iştahı hiç dinmedi…
Savaşlar, devrimler, keşifler, bilimsel ilerlemeler ve kültürel değişimler gibi çeşitli konuları ele alan bu eser, her bir olayın arka planını, nedenlerini, sonuçlarını ve etkilerini detaylı bir şekilde sunuyor.
Tarihi Değiştiren Günler tarihte dönüm noktası olan günlere odaklanıyor… “O sırada Türkiye’de ne oluyordu?” bölümüyle de okurlara karşılaştırmalı tarih okuması imkânı sağlıyor…
Süveyş Krizi, Vietnam Sendromu, Neil Armstrong, Baas Partisi, Keşmir Sorunu, Kore Savaşı, Uzun Yürüyüş, Bağımsızlık Bildirgesi, Büyük Bunalım, New Deal, İran İslam Devrimi, Amerikan İç Savaşı, Cemal Abdül Nasır, 11 Eylül Saldırıları, Mahatma Ghandi, Başkan Kennedy, Kıbrıs Barış Harekâtı, Mehmet Ali Ağca, İnebahtı, Çernobil, Petrol Krizi, Normandiya Çıkarması, Saddam Hüseyin, Pearl Harbor Baskını, El Kaide, Everest, Apartheid, Gagarin, Perestroika, Başkan Mao, Konstantinopol, Waterloo, Küba Füze Krizi, Savaşların Anası, Afganistan'ın İşgali, Berlin Duvarı, Haçlı Seferi, Sivil İtaatsizlik, Tiananmen Olayları, Macar Ayaklanması, Prag Baharı, Nelson Mandela, Enosis, Politbüro, Klonlama, İnternet, Viyana Kuşatması, Filistin-İsrail Barışı, Napolyon, Soğuk Savaş, JFK, Albaylar Cuntası, Martin Luther King, Ekim Devrimi ve daha onlarcası...
BU İSİMLER VE KAVRAMLAR HAYATIMIZA NASIL GİRDİ DERSİNİZ?
Savaşların başladığı günlerden barış anlaşmalarının imzalandığı anlara, devrimlerin patlak verdiği günlerden bilimsel keşiflerin yapıldığı tarihî anlara kadar, bu kitap, insanlığın geçmişini şekillendiren kritik zaman dilimlerini sunuyor. Her bir günün arka planını, etkilerini ve beraberinde getirdiği değişimleri açıklayarak, o günlerin nasıl tarihi dönüm noktalarına dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Sezar: Roma'yı imparatorluk yaptı,
Konstantin: Hristiyanlığın önünü açtı,
Fatih: Konstantinopol'ü aldı,
Kanuni: Avrupa kapılarına dayandı,
Şarlken: Dünyanın diğer yarısına da göz dikti,
VIII. Henry: Papa'ya kızdı, İngiltere'yi Protestan yaptı,
I. Elizabeth: İspanyolları denize gömdü,
Napolyon: "Avrupa Fransa'nın olsun" dedi,
Washington: ABD'yi kurdu,
Atatürk: Osmanlı’dan Türkiye çıkardı,
Hitler: Dünyayı değiştirdi.
Mao: Çin'i kızıla boyadı,
Truman: Atom Çağını başlattı,
Stalin: Korku imparatorluğu kurdu,
Hirohito: Japonya'yı hem yıktı hem yaptı,
Nasır: Arapları ayağa kaldırdı,
JFK: İnsanoğlunu Ay'a çıkardı,
Martin Luther King: Bir hayal kurdu,
Arafat: "Filistin bizim" dedi,
De Gaulle: Fransa'yı nükleer güç yaptı, Gorbaçov: Soğuk Savaşı bitirdi.
Ve daha niceleri... KARARLAR VERDİLER, TARİHİ DEĞİŞTİRDİLER...
KADEŞ’te toprak, TRUVA’da ise aşk için kılıca sarıldık. BEDİR’de İslam için, TALAS’ta İslam’la tanışarak savaştık. DANDANAKAN’da Selçuklu’nun temellerini atıp, MALAZGİRT’te Anadolu’nun kapılarına yaslandık. HAÇLI SEFERLERİ’nde Batılıları dağıtırken, KÖSEDAĞ’da Moğollar karşısında dağıldık. YÜZ YIL SAVAŞLARI’nda İngilizlerin okyanuslara açıldığına, ANKARA’da Timur’un Anadolu’ya girdiğine, MISIR SEFERİ’nde ise Osmanlı’nın Ortadoğu’ya indiğine şahit olduk. MOHAÇ’ta Osmanlı’yı bir dünya gücü yaparken, OTUZ YIL SAVAŞLARI’yla yeni bir dünya kurduk. WATERLOO’da Napolyon’a, AMERİKAN İÇ SAVAŞI’nda kölecilere, STALİNGRAD’da Nazilere, NORMANDİYA’daysa Müttefiklere karşı savaştık. KORE’de komünistlerle, VİETNAM’da kapitalistlerle hesaplaştık. Ve daha nice cephede dil, din, zaman ve coğrafya fark etmeksizin, insanoğlu olarak kendimizi bildik bileli durmaksızın savaştık… Kılıçlarla bedenleri, gürzlerle zırhları parçaladık. Bombalarla yeryüzünü, uçaklarla gökyüzünü yardık. Zaferler kazandık, hezimetler yaşadık. Çok kanımızı döktüler, çok kanlarını döktük. SAVAŞTIK, TARİH YAZDIK…
Antik çağlardan günümüze kadar uzanan dönemde yaşanmış çarpıcı savaşları içeren bu çalışma, her bir savaşın nedenlerini, gelişimini ve sonuçlarını ele alarak okuyuculara geniş bir bakış açısı sunuyor. Savaşın insanlığın tarihine nasıl damga vurduğunu, toplumların, kültürlerin ve siyasi yapıların nasıl şekillendiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Tarihi Değiştiren Savaşlar, insanlığın en zorlu zamanlarında yaşanan savaşların derinliklerine inerken, savaşların insanlık tarihine olan etkilerini kapsamlı bir şekilde değerlendiriyor.
Tarihin önde gelen liderlerinin kimi zaman ADALET ve ÖZGÜRLÜK çağrısı yaptığı, kimi zamansa DEMOKRASİ ve EŞİTLİK için ayağa kalktığı, bazen TEHDİT savurup KORKU saldığı ama sıklıkla da ortaya büyük bir VİZYON koyup yeni bir DÜZEN yaratmaya soyunduğu konuşmalardan oluşan bu kitabı okuduğunuzda, kelimelerin eylemlere nasıl ilham verdiğine şahit olacak, bundan böyle “söylenenlere” daha iyi kulak kabartacaksınız.
Bu kitapla; Büyük İskender’in kılıcıyla olduğu kadar sözcükleriyle de dünyayı fethettiğine tanıklık edecek, Tarık bin Ziyad’la gemileri olmasa da kelimeleri ateşe verecek, Alp Arslan’ın cümleleriyle Anadolu’nun kapılarını omuzlayacağız. Haçlı Seferleri’nin nasıl başladığına Bizzat Papa Urban’nın ağzından şahit olacak, Kraliçe I. Elizabeth’le birlikte ordusuna cesaret verecek, Abraham Lincoln’le demokrasi yemini edeceğiz. Susan B. Anthony ile kadın düşmanlarına meydan okuyacak, Bismarck’ın nutkuyla Almanya’nın düşmanlarına göz dağı vereceğiz. Durmayacak, Woodrow Wilson’la “Yeni bir dünya kurulsun!” diyecek, Atatürk’le yeni bir dünyanın kurulduğunu ilan edeceğiz.
Konuşmaların toplumları, devrimleri, savaşları ve barış süreçlerini nasıl etkilediğini vurgulayan bu kitap, önemli liderlerin eşsiz söylemlerini ve etkileyici hitaplarını mercek altına alıyor.
Sözün gücüne inananlara...
KULAKLARINIZI DÖRT AÇIN; DUYDUKLARINIZ, GÖRECEKLERİNİZDİR!
Kimileri ulvi olduğuna inandıkları amaçlar için silaha sarıldı; HALİD BİN VELİD, SULTAN SELAHATTİN ve ŞARLMAN gibi…
Kimileri dünya imparatorluğu için sefere çıktı; FATİH SULTAN MEHMET ya da NAPOLYON gibi…
Kimileri yeni bir dünya kurmaya soyundu; BÜYÜK İSKENDER, SEZAR ve SULTAN SÜLEYMAN gibi…
Kimileri dünyayı fethe çıktı; ATTİLA, CENGİZ HAN ya da HİTLER gibi…
Kimileri dünyayı, kendisini fethe çıkanlardan kurtarmak için cepheye koştu; EISENHOWER, PATTON ve ZHUKOV gibi…
Kimileriyse “Bağımsızlık!” deyip ulusu şahlandırdı; GEORGE WASHINGTON ya da ATATÜRK gibi…
Sadece onlar mı? Filleriyle dağlar aşan HANNİBAL’dan Anadolu’yu Türk yapan ALPARSLAN’a, kadırgalarıyla denizler aşan BARBAROS’tan Amerika’yı İspanyollaştırmak isteyen CORTES’e, sıcak denizler aşkıyla yanıp tutuşan BÜYÜK PETRO’dan kaybedilenden fazlasını kazanmak isteyen ENVER PAŞA’ya, tanklarıyla çöller aşan ROMMEL’den ülkesini faşist Almanya’dan kurtarmak isteyen STALİN’e…
Onlarcası… Hepsi askerdi.
Verdikleri her bir “HÜCUM!” emri ile tarih değişti.
Bu Kitapta Yazılanlar Ve Onları Gerçekleştirenler Olmasaydı;
Tekerlekle Yol Alamaz,
Yazı Yazamaz,
Para Harcayamaz,
Barutlu Silahlarla Kendimizi Savunamaz,
Matbaayla Bilgiyi Çoğaltamaz,
Otomobil Süremez,
Elektrik Nedir Bilmez,
Ampulle Aydınlanamaz,
Telgraf Çekemez,
Telefonla Konuşamaz,
Radyo Dinleyemez,
Motorlu Araçlardan Yararlanamaz,
İnternette Gezemez,
Uçakla Uçamaz
Ve Roketle Gezegenleri Keşfedemezdik...
Peki, Tüm Bunları Nasıl Yaptık Dersiniz?
Tarihi Değiştiren İcatlar ve Mucitler, insanlığın ilerlemesi için önemli birer kilometre taşı olan icatları ve bu icatları gerçekleştiren dâhiyane zihinleri keşfederken, bilimin ve teknolojinin insanlığın yolculuğundaki önemli rolünü vurguluyor.
İngiltere’deki bilge cisimlerin yere düşmesinin ardındaki sırrı çözerken Polonya’daki gezegenlerin rotasını tespit ediyor; İran’daki sayıların dilini sökerken İtalya’daki cisimlerin neden suya batmadığına kafa yoruyor; eski Yunan’daki tıbbın temellerini atarken Fransa’daki insanoğlunu ölümcül kuduz mikrobundan kurtarmak için ter döküyor; Avusturya’daki zihnin labirentlerinde dolaşırken Güney Amerika’daki fosillerle konuşuyordu…
“Yerçekimi kâşifi” NEWTON’dan “gezegenler hâkimi” KOPERNİK’e; “matematiğin prensi” ÖMER HAYYAM’dan “suların efendisi” ARŞİMET’e; “tıbbın babası” HİPOKRAT’tan “kuduzun belalısı” PASTEUR’e; “Rüya avcısı” FREUD’dan “Türlerin kökencisi” DARWIN’e varıncaya dek onlarca bilim insanı, yerkürenin dört bir yanında günümüz dünyasının bilimsel çatısını örmek için dinmek bilmez bir gayretle çalıştılar. Kâh atomları kâh gezegenleri, bazen mikropları bazen de sayıları konuşturdular; mikroskoplarla mikro, teleskoplarla makro âleme baktılar; damarlarımızda akan kan nehirlerine dalıp ışığın tayflarından çıktılar; fosillerde gizli büyük esrarı çözüp yeri geldi hayatları pahasına ölümcül ışınlarla dans ettiler, tarihi değiştirdiler...
Antik çağlardan günümüze kadar uzanan dönemde yaşamış çeşitli bilginleri içeren bu eser, her birinin hayatını, fikirlerini ve katkılarını derinlemesine inceliyor. Bilginlerin düşünceleri, keşifleri, bilimsel ilerlemeleri ve felsefi yaklaşımlarıyla nasıl insanlık tarihini etkilediklerini ortaya koyuyor.
Onbeşinci ve 16. Yüzyıllarda iki ulus, İspanyollar ve Portekizliler, Osmanlıların 1453’te İstanbul’u alarak Doğu’ya giden ticarete yollarını ele geçirmesinin ardından can havli ile kendilerini okyanuslara attılar. Amaçları, ticaret yapmak için Müslümanlara bağımlı kalmadan, alternatif yollar bularak, Osmanlıları devre dışı bırakmaktı. Bunu yaptılar da. Kolomb’un Hindistan niyetine Amerika kıtasına ulaşmasıyla işin rengi değişti. Karşılarına büyük bir zenginlik barındıran devasa bir kıta çıkmıştı. İspanya ve Portekiz arasındaki alternatif rota arayışları, önce toprak kazanım savaşına, ardından sömürgeciliğe ve nihayet diğer büyük güçlerin de devreye girmesiyle, topyekun bir dünya paylaşım mücadelesine dönüştü. Emperyalizm olarak isimlendirdiğimiz; acı, kan ve gözyaşıyla yoğrulu bu süreç, zincirleme olarak önce dünya savaşlarına, peşinden Soğuk Savaş’a ve en sonunda küreselleşme dediğimiz gerçeğe yol açtı. Özetle, yaşadığımız bugünkü dünya düzeni şekillendi. Ancak bu madalyonun sadece bir yüzüydü. Karanlık yüzü...
Keşiflerle başlayan sürecin arkasında sadece açgözlü emperyalistler değil, ama ayrıca gözü pek, kararlı, inatçı, keşfe ve bilgiye susamış denizciler, siyasetçiler ve bilim insanları da vardı. İlk grubu oluşturanlar nasıl bugün o çok eleştirdiğimiz Batı’nın failleri olduysa, ikinci gruba girenler de hayranlık duyduğumuz yüzünün temellerini attı. Ama birinciler ve ikinciler, kaderin cilvesi olsa gerek, hep birlikte hareket etti. Bu kitabın amaçlarından biri yaşadığımız dünyayı coğrafi ve siyasi açıdan daha iyi kavramanıza yardımcı olmaksa, bir diğeri de, Batı dediğimiz ve hayatımızın tam ortasına yerleşmiş olan o güçlü siyasi yapıya dair, sağlıklı ve dengeli bir bakış açısı inşa etmek.
Tarihi Değiştiren İmparatorluklar sizi nefes kesen bir maceraya çağırıyor. Asya steplerinden rengârenk ipeklerle süslü Çin saraylarına; Avrupa’nın rutubet kokulu şatolarından güneşten kavrulan Yunan kıyılarına; Bizans’ın gizemli kiliselerinden Arap yarımadasının gölgeli cami avlularına; devasa dalgalara beşiklik eden Okyanuslardan dünyanın en el değmemiş diyarlarına; Afrika’nın balta girmemiş topraklarından Hindistan’ın nemli vadilerine; Avrupa’nın kasvetli sokaklarından Moskova’nın dış mahallelerine; Amerika’nın dört bir köşesinden Kore’nin sarp dağlarına, Vietnam’ın güneş geçirmeyen ormanlarına uzanan; dünyayı avuçlarınızın arasına alacağınız bir serüvene ortak olmaya davet ediyor.
Gelin, Çin’in iki bin yıllık imparatorluk geçmişinin ilmek ilmek örülüşüne tanıklık edin, Büyük İskender ile Asya steplerini aşın, ormanlarında fillere karşı savaşın. İslam ordularının bir parçası olun; Emevilerle Endülüs kapılarına dayanın, Avrupa tarihini değiştirin! Sezar’la bir olun Roma yürüyün! Bizans şövalyeleriyle bir olun Konstantinopolis’in surlarından düşmana ok atın; Fatih Sultan Mehmed’in cengâverleri arasına karışıp Konstantinopolis’in surlarını aşın, çağ kapayıp, çağ açın! İtalyan kâşiflerin arkadaşı, İspanyol, Portekizli ve Hollandalı gemicilerin yoldaşı olun; bilinmezlere yelken açın. İngiliz denizcileri, askerleri ve siyasetçileriyle aynı karavanaya kaşık sallayıp, Kuzey Amerika’dan Avustralya’ya uzanan İngiliz İmparatorluğu’nun doğuşunu izleyin. Napolyon’a asker yazılıp Mısır çöllerinde, Akdeniz’in tuzlu sularında ve buza kesmiş Rus steplerinde kılıç sallayın; dünyayı Fransız yapmanın hayallerini kurun! Amerikalı devrimcilerle İngilizlere karşı savaşın; Amerika Birleşik Devletleri’ni kurun! Uzaya çıkın, atom bombasının dehşetine tanıklık edin. ‘Amerikan Emperyalizmi’nin ayak izlerini takip edip, Sovyetleri yıkın! Dünyanın ayakta kalan son imparatorluğunun şifrelerini çözün. GELİN; TARİHİ OKUMAYIN, BİZZAT YAŞAYIN...
Bu, ihanet ettiği kendi ülkesinde lanetlenirken gizlice hizmet ettiği düşmanının ülkesinde adı caddelere verilen adamların hikâyesi… Bu, yeraltından denizlere, gökyüzünden uzayın derinliklerine varıncaya dek bilgi uğruna birbirini kovalayanların hikâyesi… Bu, düşmanlarını kâh zekayla kâh mertlikle, yeri geldiğinde namertlikle ve sıklıkla da kurşunla bertaraf edenlerin hikâyesi… Bu, operasyonları, birbirinden akıl almaz yöntemleri ve hepsi birbirlerini bir şekilde tanıyan koca bir aileye mensup ajanlarıyla CIA, KGB, MOSSAD ve MI6’nın hikâyesi…
Bu kitap, dünya tarihindeki en ünlü ve etkili gizli servisleri inceliyor ve bu servislerin insanlık tarihindeki rolünü detaylı bir şekilde ele alıyor. CIA, KGB, MOSSAD, MI6 gibi önde gelen gizli servislerin perde arkasındaki operasyonları, casusluk faaliyetleri ve uluslararası politika üzerindeki etkilerini ortaya koyarak, gizli servislerin dünya üzerindeki belirleyici rollerini vurguluyor.
Tarihi Değiştiren Gizli Servisler, gizli servislerin kuruluşundan günümüze kadar geçirdiği evreleri, faaliyetlerini ve tarihi dönemlerdeki önemli olaylara olan etkilerini derinlemesine inceliyor. Bu servislerin casusluk faaliyetleri, istihbarat toplama yöntemleri ve uluslararası ilişkilerde oynadıkları roller üzerine odaklanarak, okuyuculara geniş bir bakış açısı kazandırıyor. Farklı coğrafyalardan ve dönemlerden örneklerle desteklenmiş bu çalışma, gizli servislerin nasıl çalıştığına, tarihsel olaylara nasıl müdahil olduklarına ve uluslararası ilişkilerdeki dinamiklere nasıl yön verdiklerine dair ayrıntılı bir içerik sunuyor.
Gelin, yıldızlara dokunalım!
Jules Verne’in ‘Ay’a Yolculuk’ isimli eseri, annemin bana aldığı ilk kitaptı. Yatılı okulun koridorlarında kitabın siyah beyaz çizimlerine bakarak hayaller kurmaya başladığımda on yaşındaydım. Gözümü gökyüzünden alamıyor, bir yıldızdan diğerine sıçrıyor, gökyüzünün eşsiz rengini temaşa ediyor, Ay’daki kraterlerin ürküten ıssızlığından Güneş’e bakıp terliyordum... Aradan yirmi dört yıl geçti, gözüm halen gökyüzünde ve ötesinde. Bugün kadar atmosfer dışına çıkabilmiş dört yüz küsur şanslı insandan biri olamadıysam da, bunun hayalini kurmaktan geri durmuyor, bu satırları okuyan sizlerin de, bu hayalimi paylaştığını tahmin edebiliyorum. Yine de, Allah’ın bir lütfu olsa gerek, astronot olamasam da, en az onun kadar heyecan verici ve ufuk açıcı bir meslek olan gazeteciliğin renkli dünyasına dahil oldum. Gazeteci kimliğinin açtığı kapılardan, çocukluğumdan bu yana zihnimde canlandırmaya çalıştığım uzay üslerine süzüldüm, ortak uzay maceramızın isimli ve isimsiz kahramanları ile tanıştım, haklarında yazıp çizdim. Astronot eğitimlerinin bir parçası olup devasa roketlerin ateşlenmesine ilk elden şahit oldum! Uzaya çıkamasam da, kapısını tıklattım! Ülkemizin gelecekteki kâşif, bilim adamı ve belki de astronotlarına küçük bir kılavuz, ama büyük bir ilham kaynağı olabilmesi temennisiyle... diye sesleniyor Ali Çimen Türkiye'de türünün ilk örneği olan kitabının önsözünde.
Kitabın ilksözünü insanlık tarihinin ikonlarından birinin; Ay'da yürüyen ikinci insan Edwin Buzz Aldrin'in (kapak fotoğrafı) yazmış olması ise bu kitabı özel kılan hususlardan biri...
Mısır çöllerinin sıcak kumlarından, Beyrut'un barut kokan sokaklarına, Kremlin Sarayı'nın soğuk koridorlarından Doğu Berlin'in kasvetli caddelerine varıncaya kadar casusların gölgesinin düşmediği hiçbir yer kalmadı. Hitler'den Şah Rıza Pehlevi'ye Stalin'den Putin'e onlarca lider, nefes kesen manevralarla siyasi istikballerine ulaştı. Nikaragua'dan Türkiye'ye bir dizi ülke, istihbarat savaşlarının rüzgarıyla savruldu. Tüm bu tarhi detayların baş mimarı gizli servisler ve casuslar oldu ! Küreselleşme söylemi ile daldığı derin uykudan 11 Eylül şoku ile uyanan insanlık, eskisinden daha şiddetli bir istihbarat savaşına tanık olmak üzere. Casus uydular gözlerini dört açtı, mahremiyet çoktan tozlu raflara kalktı ve oyunda yeni bir perde açıldı.
Perdenin ardına göz atmaya hazır mısınız?
Bu etkileyici kitap, sizi istihbaratın gizli dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor ve başlangıcından günümüze kadar, uluslararası istihbarat topluluğunun nasıl şekillendiğini ve dünya olayları üzerindeki etkisini inceliyor. Kitap, özellikle Echelon adıyla bilinen devasa casusluk ağına odaklanıyor. İletişim teknolojisinin ötesinde, bu sistem nasıl dünya çapında haberleşmeyi izleyip analiz ederek devletler arasındaki kritik bilgileri topluyor? Çimen okuyucuları şifrelerin, ajanların ve gizli operasyonların ötesine götürerek, istihbarat dünyasının karmaşıklığını açığa çıkarıyor. Bilgi, güç ve manipülasyonun kesiştiği bu arenada, gerçek hikayeler ve olaylarla dolu bir macera yaşayın.
Kitap güncellenmiş ve Tarihi Değiştiren Gizli Servisler adıyla tekrar basılmıştır.
Roma yıkıldığında; Fatih Sultan Mehmet, Topkapı surları önünde savaş pozisyonu alan askerlerine seslendiğinde; Hitler silahını Yahudilere doğrulttuğunda; Hürrem Sultan sarayı perdeler arkasından yönettiğinde; Einstein fiziği baştan yazdığında; Amerika keşfedildiğinde; Berlin Duvarı yıkıldığında; Nelson Mandela devlet başkanı olduğunda ve daha pek çok olayın ardından dünya tamamen tersine dönmeye başlamıştı. Savaşlar yapılıyor, askerler ön saflarda koşturuyor, bir icat dünyaya yeni bir pencere açıyor, gizli odalarda alınan kararlarla kim düşman kim dost bilinemiyor, bir olay bütün bir asrı değiştiriyordu; kısaca tarih işte tam da böyle yazılıyordu.
Gazeteci yazar Ali Çimen, tarihi değiştirenlerin peşine düşerek çıktığı bu serüvende, geleceği değiştirecek gençlere, geçmişinin peşine düşen yetişkinlere tarihin ta kendisini anlattı. Tarihi Değiştirenler serisiyle 500.000 okura ulaşan Çimen, tarihin farklı sayfalarına büyüteç tutmaya devam ediyor. Henüz okumaya başlamayıp seriyi tanımak isteyenlere bir bilgi, serinin müptelası olanlara da bir hatırlatma yapmak isteyen yazar, Tarihi Değiştirenler’i hazırladı. Bu ilham verici kitap, insanlığın tarihini yeniden yazan öncülerin, vizyonerlerin ve cesur ruhların ilham verici öykülerini sunuyor.
Kitap, Tarihi Değiştirenler Serisi'nin tanıtımı amacıyla özel olarak hazırlanmış ve sınırlı sayıda basılmıştır. Kitap an itibarıyla satış dışıdır.
Neil Armstrong kapsülün son basamağına adımını attığında, onunla birlikte tüm dünya soluğunu tutmuştu. Tarihte bir insan, ilk kez dünya dışındaki bir kara parçasına adımını atacaktı. Son bir hamle ile kendisini boşluğa bırakarak, Ay'ın yozlu yüzeyi ile kucaklaştı. İlk adımı attığında dudaklarından dökülen "Bu benim için küçük ama insanlık için büyük bir adımdır" cümlesi, 20. yüzyılın en inanılmaz ve en gösterişli olayını özetliyordu. Peki insanlık için atılan büyük bir adımın, aslında "büyük bir yalan" olabileceği ihtimalini sorguladınız mı?
Bu ihtimal sadece Ay yolculuğu ile sınırlı değil tabi ki. Kennedy suikastinden Galler Prensesi Diana'nın şaibeli ölümüne, Körfez Savaşı'ndan Bilderberg toplantılarına kadar uzanan bir dizi olayın arkasında yatan şaşırtıcı gerçekler nedir? Acaba yakından takip ettiğimizi sandığımız gündemi belirleyen görünmeyen güçler mi var? Sadece bilmemize izin verildiği kadarını mı biliyoruz? Hangi gerçekler bizden saklanıyor? Daha da ötesi, ipler kimin elinde?
Siyasetten bilim dünyasına, popüler kültürden tarihi olaylara kadar geniş bir yelpazede yer alan komplo teorilerinin çeşitliliği ve etkisi, okuyucuyu şaşırtacak. Yazarlar, gerçeği ve paranoyayı ayırt etmekte zorlanılan bu alanın derinliklerine iniyor ve gerçeklik ile kurgunun arasındaki ince çizgiyi araştırıyor. Bu kitap, okuyucularını düşündürecek, sorgulatacak ve belki de perspektiflerini değiştirecek.
Yayımlandığı 2000 yılında Türkiye'de türünün ilk ve tek örneği, Ali Çimen'in ise ilk kitabı olan ve daha çok popüler kültür odaklı bir eğlencilik olarak düşünülen İpler Kimin Elinde, ilerleyen yıllarda komplo teorilerinin toplumsal hafızayı ve demokratik bilinci sekteye uğratacak derecede ölçüsüz bir furyaya dönüşmesi üzerine yazarlarının ve yayınevinin mutabakatıyla yayından kaldırılmıştır.